Habur’da bekleme rezaleti: Temiz su yok, yemek yok, geri çıkmak yok!

SİLOPİ – Etrafımız 3-4 metre uzunluğundaki tellerle çevirili, tellerin üzerinde dikenli teller var. Tuvalet yok. İleri geçiş kapısı kapalı. Geri çıkmak yasak. Temiz su yok. Yemek yok. Habur nehrinin üzerindeki bir köprüdeyiz.

6-7 yaşındaki küçük kız çocuğunun gözünü şişiren, canımızı yakan çok sayıda sivrisinek var. Otobüsümüz 9. sırada, en fazla ne kadar gecikebiliriz ki diye geçirdim içimden. Çok giriş çıkış yapan 35 yaşında ismini vermeyen Silopili bir genç, bir keresinde dört gün bu köprüde, bu koşullarda yani esaret koşullarında kaldığını söyleyince şoke oldum.

Silopili genç, “5-10 saatte geçersen şanslısın” deyince umudumun kalbine bir hançer saplandı. Tam 15 saat sonra o köprüden kontrol noktalarına aç, bitkin ve yorgun halde geçtim. En az iki saat de kontrol uygulamaları ile geçti. Türk güçlerince 17 ve Kürt güçlerince bir saat denetim ve kontrolleri bekledik. Tam 18 saat!

AMBULANS GİREMEDİ ÇÖP KAMYONU GİRDİ

93 yaşında olduğunu söyleyen iki gözü de görmeyen bir kadına 70’lerindeki kızı eşlik ediyor. İshal olduğunu ve tuvalete gitmesi gerektiğini söyleyen ihtiyar kadın için şoför ve birkaç yolcu jandarma kontrol noktasına giderek izin istedi. Jandarma ve bizler arasında tekerleklerle kaydırılan devasa bir kapı var. Kapının arkasındaki jandarma, izin veremeyeceğini söyledi.

İhtiyar kadın da oradakilerin söylemiyle “herkes gibi yapacaktı.” Erkekler sıranın en arkasına gidip parmaklıklar arasından nehre işiyorlardı. Kadınlar en arkaya, köşeye gidiyor, diğer kadınlar bedenleri ile duvar oluyorlardı. İhtiyar kadın için de genç kadınlar dizildiler, onların arkasında yol kenarında ihtiyacını giderdi.

Kadın daha sonra fenalaşınca, Silopi’de görev yapan genç bir öğretmen ambulans istedi. Ambulans ve sağlık görevlileri jandarma kontrol noktasını geçemeyeceklerini söylediler. Onların gelememesi nedeniyle bavul ticareti yapan gençler yani “karıncalar” ihtiyar kadını taşımak istediler. Kadın daha iyi hissettiğini söyleyip reddetti.

Daha sonra gümrük görevlileri o kapıyı açıp geldiler araçlara baktılar. Temizlik görevlileri ve en son çöp kamyonu geldi ama sağlık görevlileri ve ambulans gelmedi.

NEDEN BU KADAR YAVAŞ İLERLİYOR?

Ortalama her 3 saatte bir devasa kapı açılıyor, birkaç aracın geçişine izin veriliyor sonra kapatılıyordu.

9. sıradaki otobüsümüze 15 saat sonra sıra geldi. Aklımdaki tek soru, sıra neden bu kadar yavaş ilerliyor?

Arama noktasına geldiğimde cevap bariz bir şekilde gözümün önündeydi. Biz tüm yolcular tek bir arama cihazından/dedektörden geçtik.
Ortalamadan büyük herhangi bir AVM’de dahi birden fazla dedektör var. Hava alanlarında onlarcası var. Üstelik sınır kapısındaki bu dedektör içinden geçilip gidilenlerden değil. Detaylı tarama için ayak ve kollarınızı açtığınız dakikalarca sürebilen bir tarama süreci.

Ticaret Bakanlığı’na göre Türkiye’ye Habur Sınır Kapısı’ndan günlük 2567 araç giriş yapıyor. Bu araçlara binen binlerce yolcu bu tek cihazdan geçiyor. Bu saatler hatta günlerce beklemeye sebep oluyor.

SORUN ‘KARINCALAR’ OLABİLİR Mİ?

Bavul ticareti yapan kişilere burada ‘karınca’ deniyor. Özellikle sınır ilçesi Silopili vatandaşlar Irak Kürdistan Bölgesindeki Zaho ilçesinden Türkiye’de daha pahalı olan sigara, çay, telefon gibi ürünleri Türkiye’de satarak para kazanıyorlar. Fabrikanın olmadığı, tarım ve hayvancılığın yetersiz olduğu bu yerde çok az iş seçeneği var!

Her girişte Yurtdışı Harç Pulu için 500 TL ödeyen yolcular verginin dahil olduğu bir bilete de ortalama 500 TL ödüyorlar. Bunun karşılığında hak ettikleri muamele asgari insan muamelesinden az olmamalı. ‘Karınca’ olmak yasal bir hak. Zaten duvarlara asılmış “limitler” var: Bir kişi kendisi ile beraber en fazla bir kilo çay, 3 karton sigara geçirebilir. Bu ticareti en yoksul kesim yapıyor. Zaten beraberinde getirdikleri çay, sigara, kahve ticaret sayılamayacak kadar az kazandırıyor. Kara para, telefon ticareti gibi ciddi ticaretlerin kontrolü/tespiti için de çözüm daha fazla denetimden başka bir şey değil.

Kaçakçılığın çok olduğunu söyleyen yönetimin buna bir çözüm sunmadığı açık. Kontrol kapasitelerinin arttırılması gerektiği bariz bir gerçeklik. Bugün İstanbul Havalimanı’nda kontrol ünitesi bire indirilse aynı kriz çıkar. Bekleme süresinin 5-10-20 saat olması uluslararası kriz sebebidir. Fakat Habur’da bu uygulamaya göz yumuluyor gibi görünüyor.